Sitenin sağında bir giydirme reklam

Çanakkale'de 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde Basın Açıklaması ve Oturma Eylemi

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 20.11.2024 - 14:33, Güncelleme: 21.11.2024 - 01:33 53564+ kez okundu.
 

Çanakkale'de 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde Basın Açıklaması ve Oturma Eylemi

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında, İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi tarafından İskele Meydanı'nda basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirildi. Çocuk haklarına ve çocuk ölümlerine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen eylemde, PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, İHD adına açıklama yaptı.
Çanakkale – İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında İskele Meydanı'nda bir basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemde, çocuk haklarına yönelik ihlallerin durdurulmasının sürdürülmesi, çocukların eşit ve adil bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerinin bir hak olduğu vurgulandı.   Çocuk Hakları Sözleşmesi: Türkiye'nin Sorumluluğu PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, İHD Çanakkale Şubesi adına yaptığı açıklamada, 2024 yılında 244 gün içinde önlenebilir nedenlerle 523 çocuğun hayatını kaybettiğini belirterek, “Çocukların hayatını kaybetmesi doğal değildir. Doğal olan; büyümeleri, yaptıkları ve mutlu bir yaşam sürmeleridir” dedi. Esin Koman, 20 Kasım 1989'da kabul edilen ve Türkiye'nin 1990'da imzaladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin temel dayanağının çocukların en iyi şekilde yaşamalarını sağladığını ifade etti. Ancak, Türkiye sözleşmenin anadilde eğitim alma hakkı, etnik kültürel ve siyasi  ifade özgürlüğü konularını içeren 17., 29., ve 30. Maddeleri ne yazık ki çekinceli  ibaresiyle onaylandığını hatırlatarak, Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun hak ve özgürlüklerinin korunmasını amaçladığını, taraf devletlerin bu hakları yaşama geçirilmesi için gerekli yükümlülüklere uymalarını da hükme bağladığını bildirdi. Sözleşmenin temel dayanağı çocukların en iyi biçimde yaşamaları ve kendilerini tam olarak gerçekleştirebilmelerini sağlamaktır. Çocuğu hak sahibi bir birey, çocukluk ise bir varoluş tarzı olarak tanımlar. Bu nedenle de korunma haklarının yanı sıra, potansiyellerini ortaya çıkartmayı sağlayacak ifade, düşünce, örgütlenme, özgürlükleri ve katılım haklarını nasıl kullanacağı da çocuklar için tanımlanmakta olduğunu belirten Koman, "Eğer bu sözleşme uygulansaydı, bugün çocukların ölümü değil, hakları korunuyorduk" dedi.   "Çocuklar vardır, var olmalıdır. Onurlu, saygın ve mutlu yaşamalıdır." Çocukları korumasız ve zayıf bırakan yanlış politikaların derhal terk edilmesi gerektiğine dikkat çeken Koman: “Çocuk Hakları Sözleşme’nin onaylanmasının üzerinden geçen bunca yıla rağmen 35 senedir, Türkiye’deki çocuk hakları ihlallerinin önünü açan, derinleşmesine ve karmaşıklaşmasına cezasızlıkla karşı karşıya bırakan, hatta şiddeti yeniden üreten, çarpık, ezberci, şiddete dayalı, çocuğu yok sayan, nesneleştiren, zayıf ve korumasız bırakan yanlış politikalar devam etmektedir. Bu politikalar derhal terkedilmelidir. Yıllardır çocuklar üzerinde tahakküm kurulmasına ve yok sayılmasına neden olan ve günümüzde de sonuçlarını olumsuz şekillerde yaşadığımız ataerkil yapıdan beslenen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıran, aile kurumunun devamlılığını sağlamaya odaklı, politikalar ve korumacı yaklaşımlar ve tutumlar çocukların hak ve özgürlüklerinin önünde engeller yaratmaya devam etmektedir. Çocuk meselesi her geçen gün artan şekilde mağdur fotoğrafı şeklinde ekranlarda ve zihinlerimizde akan çocuk isimlerine ve vicdan ve adalet hissimizi yeterince sarması yarışında görsellere dönüşmemelidir. Köklerini tarihsel olarak çok eskilerden alan korumacı yaklaşım, geleceğimizdir diyerek önem atfettiğimiz ya da yaşamımızı adadığımızı söylediğimiz anlayış maalesef çocukları korumaya yetmediğini ve çocukların ölümünü engellemediğini artık kabul etmeliyiz. Bu sadece ailenin değil devletinde temel görevidir. Devletlerin insan haklarına ilişkin üç temel yükümlülüğü vardır.   Hak ve özgürlüklere “saygı gösterme” “koruma” ve “sağlama” yükümlülüğüdür. Bu yükümlülükler elbette çocuk hakları açısından geçerlidir. Yani BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devlet ve devletin tüm organları, çocukların haklarını ihlal etmeden başkalarının ihlalinden de çocukları koruyarak, hak ve özgürlüklerini yaşama geçmesini sağlamalıdır. Uygulama hiç de böyle değildir. Eğer Sözleşme uygulansaydı; 20 Kasım’da, çocukların hak ve özgürlüklerini geliştirecek politikalardan bahsedip, çocuklarla eşit ve adil ilişkiler geliştirebilir, onlara gerçekten değer verdiğimizi göstermek için bugünü, burada onlarla birlikte, coşkuyla kutlayabilirdik. Yaşamını kaybeden çocukları anmak için toplanmazdık, ölüm ve çocuk kavramlarını yan yana konuşuyor olmazdık.” dedi   “Aile içi şiddet, dini baskılar ve eğitimde ayrımcılığın kurbanı olan çocuklar” Açıklamada, ekonomik kriz, yoksulluk ve ayrımcılığın çocukların üzerindeki etkilerine dikkat çeken Koman: Ekonomik krizin sonucu olarak yoksulluğun ateşi içinde yaşamını kaybetmelerini, ekonomik sömürünün devam ettiği üretim bantlarında en ucuz iş gücü olurken, eğitim hakları ellerinden alınarak işçi olarak tercih edildiklerini,  göç yollarında ayrımcılığın, ırkçılığın ve nefret söylemlerinin en ağır sonuçlarını en çok çocukların yaşadıklarını,  her türlü ihmal ve istismarın bizzat mağduru olduğunu, toplumda artan şiddetin bedelini yine çocukların çok ağır şartlarda yaşadığını söylemek çok ağır gelmiyor mu? Çocuk yaşta doğum yapan, MESEM’lerde yaşamını kaybeden, kutsal olarak atfettiğimiz aile ilişkilerinde gözden çıkarılan, kız çocuklarının isim listeleri yeni doğan bebeklerin ölüme terk edilişi, dinselleştirilmiş eğitim sisteminin sapkın uygulamaları her yaşta çocuğa dayatılırken, devletin engelli bakım evlerinde her türlü kötü muamele ve işkenceye uğrayan çocukla bizleri utandırmıyor mu? Bu soruların hepsine evet diyor ve hala çocukların saygın ve onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlamanın biz yetişkinliklerin sorumluluğu olduğunu hatırlıyorsak, hatırlatmaya da devam edeceğiz.” Şeklinde konuştu.   Hak Savunucularına Yönelik Baskılar Çocuk hakları için mücadele eden hak savunucularına yönelik baskılara değinen Koman, buna rağmen hakları talep etmeyen insanların varlığına işaret ederek, “Sandığımızdan daha fazla çocuk, haklarını biliyor ve esnekliği dile getiriyor. Biz de onların yanında olmaya devam ediyoruz” dedi. PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Çocuk haklarında ihlallere yol açan sebeplerin ortadan kalkması için çaba harcayan, emek veren hak savunucularına yönelik baskılar, tüm dünyada ve ülkemizde de devam ediyor. Ama yine de BM Çocuk Hakları Sözleşmesini bilen, hak ve özgürlüklerini talep eden, yaşadığı sorunları tanımlayan, yaşamının öznesi olmayı isteyen çocuklar ve gençler var. Sandığımız kadar az değiller ve izler de onların yanındayız. Hem çocuklar hem de kendimiz için, biz yetişkinler olarak, daha iyi bir dünya ve eşitlik çabası vermeyi sürdüreceğiz, umudumuzu koruyan bu sözleşmeye sahip çıkacak ondan da güç alacağız. Haklarımızı bir araya gelerek talep etmeye devam edeceğiz. Yaşamını kaybeden tüm çocuklara, sonsuz saygı ve üzüntü duymayı sürdürürken, üstelik buna sessiz kalmanın da insanlık suçu olduğunu da hiç unutmayarak, diyeceğiz ki çocuklar vardır, var olmalıdır onurlu, saygın ve mutlu yaşamalıdır.”
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında, İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi tarafından İskele Meydanı'nda basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirildi. Çocuk haklarına ve çocuk ölümlerine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen eylemde, PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, İHD adına açıklama yaptı.

Çanakkale – İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında İskele Meydanı'nda bir basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemde, çocuk haklarına yönelik ihlallerin durdurulmasının sürdürülmesi, çocukların eşit ve adil bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerinin bir hak olduğu vurgulandı.

 

Çocuk Hakları Sözleşmesi: Türkiye'nin Sorumluluğu

PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, İHD Çanakkale Şubesi adına yaptığı açıklamada, 2024 yılında 244 gün içinde önlenebilir nedenlerle 523 çocuğun hayatını kaybettiğini belirterek, “Çocukların hayatını kaybetmesi doğal değildir. Doğal olan; büyümeleri, yaptıkları ve mutlu bir yaşam sürmeleridir” dedi.

Esin Koman, 20 Kasım 1989'da kabul edilen ve Türkiye'nin 1990'da imzaladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin temel dayanağının çocukların en iyi şekilde yaşamalarını sağladığını ifade etti. Ancak, Türkiye sözleşmenin anadilde eğitim alma hakkı, etnik kültürel ve siyasi  ifade özgürlüğü konularını içeren 17., 29., ve 30. Maddeleri ne yazık ki çekinceli  ibaresiyle onaylandığını hatırlatarak, Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuğun hak ve özgürlüklerinin korunmasını amaçladığını, taraf devletlerin bu hakları yaşama geçirilmesi için gerekli yükümlülüklere uymalarını da hükme bağladığını bildirdi. Sözleşmenin temel dayanağı çocukların en iyi biçimde yaşamaları ve kendilerini tam olarak gerçekleştirebilmelerini sağlamaktır. Çocuğu hak sahibi bir birey, çocukluk ise bir varoluş tarzı olarak tanımlar. Bu nedenle de korunma haklarının yanı sıra, potansiyellerini ortaya çıkartmayı sağlayacak ifade, düşünce, örgütlenme, özgürlükleri ve katılım haklarını nasıl kullanacağı da çocuklar için tanımlanmakta olduğunu belirten Koman, "Eğer bu sözleşme uygulansaydı, bugün çocukların ölümü değil, hakları korunuyorduk" dedi.

 

"Çocuklar vardır, var olmalıdır. Onurlu, saygın ve mutlu yaşamalıdır."

Çocukları korumasız ve zayıf bırakan yanlış politikaların derhal terk edilmesi gerektiğine dikkat çeken Koman: “Çocuk Hakları Sözleşme’nin onaylanmasının üzerinden geçen bunca yıla rağmen 35 senedir, Türkiye’deki çocuk hakları ihlallerinin önünü açan, derinleşmesine ve karmaşıklaşmasına cezasızlıkla karşı karşıya bırakan, hatta şiddeti yeniden üreten, çarpık, ezberci, şiddete dayalı, çocuğu yok sayan, nesneleştiren, zayıf ve korumasız bırakan yanlış politikalar devam etmektedir. Bu politikalar derhal terkedilmelidir. Yıllardır çocuklar üzerinde tahakküm kurulmasına ve yok sayılmasına neden olan ve günümüzde de sonuçlarını olumsuz şekillerde yaşadığımız ataerkil yapıdan beslenen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıran, aile kurumunun devamlılığını sağlamaya odaklı, politikalar ve korumacı yaklaşımlar ve tutumlar çocukların hak ve özgürlüklerinin önünde engeller yaratmaya devam etmektedir. Çocuk meselesi her geçen gün artan şekilde mağdur fotoğrafı şeklinde ekranlarda ve zihinlerimizde akan çocuk isimlerine ve vicdan ve adalet hissimizi yeterince sarması yarışında görsellere dönüşmemelidir. Köklerini tarihsel olarak çok eskilerden alan korumacı yaklaşım, geleceğimizdir diyerek önem atfettiğimiz ya da yaşamımızı adadığımızı söylediğimiz anlayış maalesef çocukları korumaya yetmediğini ve çocukların ölümünü engellemediğini artık kabul etmeliyiz. Bu sadece ailenin değil devletinde temel görevidir. Devletlerin insan haklarına ilişkin üç temel yükümlülüğü vardır.   Hak ve özgürlüklere “saygı gösterme” “koruma” ve “sağlama” yükümlülüğüdür. Bu yükümlülükler elbette çocuk hakları açısından geçerlidir. Yani BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devlet ve devletin tüm organları, çocukların haklarını ihlal etmeden başkalarının ihlalinden de çocukları koruyarak, hak ve özgürlüklerini yaşama geçmesini sağlamalıdır. Uygulama hiç de böyle değildir. Eğer Sözleşme uygulansaydı; 20 Kasım’da, çocukların hak ve özgürlüklerini geliştirecek politikalardan bahsedip, çocuklarla eşit ve adil ilişkiler geliştirebilir, onlara gerçekten değer verdiğimizi göstermek için bugünü, burada onlarla birlikte, coşkuyla kutlayabilirdik. Yaşamını kaybeden çocukları anmak için toplanmazdık, ölüm ve çocuk kavramlarını yan yana konuşuyor olmazdık.” dedi

 

“Aile içi şiddet, dini baskılar ve eğitimde ayrımcılığın kurbanı olan çocuklar”

Açıklamada, ekonomik kriz, yoksulluk ve ayrımcılığın çocukların üzerindeki etkilerine dikkat çeken Koman: Ekonomik krizin sonucu olarak yoksulluğun ateşi içinde yaşamını kaybetmelerini, ekonomik sömürünün devam ettiği üretim bantlarında en ucuz iş gücü olurken, eğitim hakları ellerinden alınarak işçi olarak tercih edildiklerini,  göç yollarında ayrımcılığın, ırkçılığın ve nefret söylemlerinin en ağır sonuçlarını en çok çocukların yaşadıklarını,  her türlü ihmal ve istismarın bizzat mağduru olduğunu, toplumda artan şiddetin bedelini yine çocukların çok ağır şartlarda yaşadığını söylemek çok ağır gelmiyor mu? Çocuk yaşta doğum yapan, MESEM’lerde yaşamını kaybeden, kutsal olarak atfettiğimiz aile ilişkilerinde gözden çıkarılan, kız çocuklarının isim listeleri yeni doğan bebeklerin ölüme terk edilişi, dinselleştirilmiş eğitim sisteminin sapkın uygulamaları her yaşta çocuğa dayatılırken, devletin engelli bakım evlerinde her türlü kötü muamele ve işkenceye uğrayan çocukla bizleri utandırmıyor mu? Bu soruların hepsine evet diyor ve hala çocukların saygın ve onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlamanın biz yetişkinliklerin sorumluluğu olduğunu hatırlıyorsak, hatırlatmaya da devam edeceğiz.” Şeklinde konuştu.

 

Hak Savunucularına Yönelik Baskılar

Çocuk hakları için mücadele eden hak savunucularına yönelik baskılara değinen Koman, buna rağmen hakları talep etmeyen insanların varlığına işaret ederek, “Sandığımızdan daha fazla çocuk, haklarını biliyor ve esnekliği dile getiriyor. Biz de onların yanında olmaya devam ediyoruz” dedi.

PİSA Çocuk Hakları Aktivisti Esin Koman, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Çocuk haklarında ihlallere yol açan sebeplerin ortadan kalkması için çaba harcayan, emek veren hak savunucularına yönelik baskılar, tüm dünyada ve ülkemizde de devam ediyor. Ama yine de BM Çocuk Hakları Sözleşmesini bilen, hak ve özgürlüklerini talep eden, yaşadığı sorunları tanımlayan, yaşamının öznesi olmayı isteyen çocuklar ve gençler var. Sandığımız kadar az değiller ve izler de onların yanındayız. Hem çocuklar hem de kendimiz için, biz yetişkinler olarak, daha iyi bir dünya ve eşitlik çabası vermeyi sürdüreceğiz, umudumuzu koruyan bu sözleşmeye sahip çıkacak ondan da güç alacağız. Haklarımızı bir araya gelerek talep etmeye devam edeceğiz. Yaşamını kaybeden tüm çocuklara, sonsuz saygı ve üzüntü duymayı sürdürürken, üstelik buna sessiz kalmanın da insanlık suçu olduğunu da hiç unutmayarak, diyeceğiz ki çocuklar vardır, var olmalıdır onurlu, saygın ve mutlu yaşamalıdır.”

Habere ifade bırak !
Habere Ek Video
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetehalkim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.