Çanakkale’de kadınlardan çocuk istismarına tepki
Çanakkale’de kadınlardan çocuk istismarına tepki
Çocuk istismarına karşı önleyici politikaların uygulanması ve suçluların cezalandırılması çağrısını yapan Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu bileşenleri çocuğun üstün yararını gözeten politikaların etkin uygulanmasını istedi.
Aralarında ELDER Kadın Danışma Merkezi, Kepez Özgür Kadın Dayanışması, İDA Dayanışma Derneği, Çanakkale Ekmek ve Gül Topluluğu, 29 Ekim Kadınları Derneği Çanakkale Şubesi, Emekli Meclisleri Sendikası, Eğitim Sen Çanakkale Şubesi, Tüm Emeklilerin Sendikası 2017, DİSK Emekli –Sen, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çanakkale Şubesi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türk Kadınlar Birliği Çanakkale Şubesi, Çanakkale Sağlık Çalışanları ve Emeklileri Derneği, Morpati Derneği, EMEK Partisi, Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yer aldığı Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank"> Çanakkale 8 Mart Kadın Platformu bileşenleri Belediye Sosyal Tesisleri Ercan adsız toplantı salonunda bir araya gelerek yaptıkları basın açıklamasında İstanbul Bağcılar’da 60 yaşındaki sucu Metin Şenay’ın dükkânında ses yalıtımlı bir odada çok sayıda çocuğa 10 yılı aşkın süredir cinsel saldırıda bulunmasına tepki gösterdiler.
“ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARINI GÖZETEN POLİTİKALAR ETKİN UYGULANSIN”
Çanakkale 8 Mart Platformu sözcüsü Yüksel Özdemir, bileşenler adına yaptığı basın açıklamasında, yetkililere seslenerek, failleri aklayan politikalardan ve cezasızlık sisteminden vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin çocuk istismarı oranı her yıl artarken geçtiğimiz günlerde İstanbul'un Bağcılar ilçesinde su bayiliği yaptığı belirlenen Metin Şenay isimli şahsın işyerinde yıllarca tehdit ve işkence ile çok sayıda çocuğa cinsel istismarda bulunduğuna dair bilgilerin kamuoyuna yansıdığını, şahsın 2009 yılında aynı suç kapsamında yargılandığı ve 'delil yetersizliği' nedeniyle beraat ettiğini hatırlatan Özdemir; “Söz konusu haber kamuoyunda güncelliğini korurken, bu kez 18 Mart Pazartesi günü Malatya Yeşilyurt Konteynır Kentte 7 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismar haberini alıyoruz. Cinsel İstismarda bulunan ve dört ayrı suç kaydı bulunan A.C.tutuklandı. Bu iki olay sadece son günlerde basına yansıyanlar, basına, yargıya, hak örgütlerine ulaşamayanların ne olduğunu ise hiç birimiz bilmiyoruz. Çocuklara yönelik hak ihlallerinin en ağırı olan cinsel istismar vakalarında son 15 yılda yaklaşık yüzde 400 artış oranı ile Türkiye'nin dünyada 3. sırada olması gibi utanç verici bir gerçekle karşı karşıyayız. Birleşmiş Milletler Raporunda erken yaşta evliliklerde Türkiye 202 ülke arasında 87. sırada, Avrupa'da ise 1. sırada yer almaktadır. TÜİK İstatistiklerine göre 2020 yılında 16-18 yaş kız çocuklarının yüzde 88'i kendilerinden 4 ila 33 yaş büyük erkeklerle evlendirilmiştir. Resmi olmayan çocuk evlilikleri dikkate alındığında bu sayıların ürkütücü olduğu anlaşılmaktadır.
Kız çocuklarının dini nikahla "evlendirildiği", yıllarca yaşadıkları sistematik cinsel istismarın suç olarak görülmeyip göz yumulduğu ve hatta "aile içi mesele" olarak kabullenildiği, İstismar edilen çocuk ile rızayı aynı cümle içinde yan yana kullanabilenlerin, "bir kereden bir şey olmaz" diyenlerin bakan, bürokrat olabildiği, kadının ve çocukların hiçleştirildiği, susturulduğu, 6 yaşındaki çocuğu evlendirebilenlerin, çocuğun yaşadığı istismarı örtbas etmek için kemik yaşını büyütenlerin, buna göz yumanların ve bilip de susanların, meşrulaştırmaya çalışanların el birliği yaptığı, Eğitimde getirilen 4+4+4 sistemiyle birlikte özellikle kız çocuklarının eğitim hakkının elinden alındığı, sistemin dışına itildiği, Çocukların güvenliğinin ve haklarının, vücut bütünlüklerinin korunmadığı, Kadınlara ve çocuklara yönelen ve her gün vahşileşerek artan her türlü istismarın, şiddetin cezasızlık politikalarıyla ödüllendirildiği erkek egemen karanlık bir düzen var karşımızda. Bu nedenle ve ısrarla diyoruz ki; kadın cinayetlerinde olduğu gibi çocuk istismarı da politiktir. Çünkü bu politikalar failleri güçlendirirken, çocukları savunmasız hale getiriyor.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nda çocuğun tanımı "on sekiz yaşını doldurmamış kişi olarak yapılmıştır. Türkiye bundan 12 yıl önce cinsel istismarı tanımlayan ve bunu suç sayan ilk sözleşme olan "Çocukların Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" yani Lanzarote Sözleşmesi"ni imzaladı.
“ Lanzarote sözleşmesi uygulansın”
Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması için Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan Lanzarote Sözleşmesinin Türkiye’nin 2011 yılında imzacısı olduğunu anımsatan Çanakkale 8 mart Kadın Platformu " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank"> Çanakkale 8 mart Kadın Platformu Sözcüsü Yüksel Özdemir, sözleşmenin anayasa gereğince de kanun hükmünde olduğuna atıfta bulunarak; “18 yaşına kadar herkesi çocuk sayan, erken yaşta evliliklere karşı çıkan, çocuğu cinsel açıdan korumak konusunda devletlere ve ailelere sorumluluk yükleyen Lanzarote Sözleşmesi, çocuklara karşı cinsel suçların önlenmesi, faillerin kovuşturulması ve çocuk mağdurların korunmasını öngören, çocuklara yönelik istismarı önleyen ve onları korumaya dönük etkin bir ceza hukuku alanı oluşturan bir sözleşme. Anayasa gereğince de kanun hükmündedir. Sözleşmeye göre taraf devletlerin, çocuklara karşı cinsel suistimal ve istismarı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bütüncül bir yaklaşım ortaya koyma, önleme, koruma, kovuşturma, ulusal ve uluslararası işbirliği yapma yükümlülükleri vardır. Devlet her türlü politikasını çocuğun yüksek yararı ilkesine göre yapmak zorundadır. Ancak yaşanan birçok istismar vakasından sonra görüyoruz ki Türkiye'de çocuğun değil, kurumların, kişilerin "itibarı" ve "üstün yararı" ön planda tutuluyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çocukları koruyacak etkin önlemler almak yerine kamuoyuna yansıyan her istismar davasında "davaya müdahil olduk" açıklamasıyla durumu geçiştiriyor. Çocuklara ve kadınlara karşı her geçen gün artan şiddet ve istismarın meşrulaştırılmasına, üzerinin kapatılmasına, yok sayılmasına karşı birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz, bütün kamuoyunu duyarlı olmaya ve süreci takip etmeye çağırıyoruz ve diyoruz ki; Lanzarote sözleşmesi etkin uygulanmalı, çocuklar için önemli bir koruyucu/önleyici belge olan İstanbul Sözleşmesi'ne acilen geri dönülmelidir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yerine çocukları her türlü şiddet ve istismardan koruyacak Çocuk Bakanlığı kurulmalı, cinsel istismar fiili ortaya çıkmadan önce etkin koruyucu, önleyici politikalar üretilmeli ve bu politikaların yaygın uygulanabilmesi için ülke genelinde mekanizmalar oluşturulmalıdır. Cinsel istismar fiilinin ortaya çıkması durumunda etkin soruşturma ve cezai yaptırım süreci hızlı bir biçimde işletilmeli ve kısa sürede sonuçlandırılmalı, çocuğun üstün yararı gözetilmelidir. Çocukları güçlendirmek için cinsel sağlık ve bedensel söz hakkı eğitimleri verilmelidir. Bu eğitimleri oluşturacak olan kurullar, bağımsız uzmanlar ve çocuk hakları savunucuları ile birlikte çalışılmalıdır. Çocuklarla ilgili alanlarda çalışan meslek gruplarına (öğretmen, polis, hâkim, sağlık personeli...) personeller, tüm yetişkinler düzenli olarak çocuk odaklı yaklaşım, çocukların bedensel söz hakkı eğitimleri verilmeli ve bu eğitimler periyodik olarak tekrarlanmalıdır.” Dedi
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.