Eğitim-İş Çanakkale Şubesinden Öğretmenler Günü ve Kadına Şiddete Karşı Çifte Mesaj
Eğitim-İş Çanakkale Şubesinden Öğretmenler Günü ve Kadına Şiddete Karşı Çifte Mesaj
Eğitim-İş Sendikası Çanakkale Şubesi, 24 Kasım Öğretmenler Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, sorunların yaşandığı zorluklar ve kadınlara yönelik artan şiddet, somut veriler ve çözüm önerileriyle ele alındı.
Çanakkale – Eğitim-İş Sendikası Çanakkale Şubesi, 24 Kasım Öğretmenler Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir basın toplantısında düzenlenen iki önemli konuda açıklamalarda bulunuldu.
Eğitim-İş Sendikası Çanakkale Şubesi, 24 Kasım Öğretmenler Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, sorunların yaşandığı zorluklar ve kadınlara yönelik artan şiddet, somut veriler ve çözüm önerileriyle ele alındı.
"Meslek Onurumuz İçin Mücadele Ediyoruz!"
Eğitim-İş, 24 Kasım'ı yalnızca kutlama günü olarak değil, çözümleri ve çözüm yollarını bulma fırsatı olarak gördüklerini ifade etti. Mustafa Kemal Atatürk'ün öğretmenlerine önem verdikleri hatırlatılarak, "Cumhuriyetin fedakâr neferleri" olarak nitelendirilen bugün derin bir burukluk yaşadığına dikkat çekildi.
Açıklamada, maaşların düşük olması, kariyer basamakları üzerinden bölünme ve siyasi torpil yapılan atamalar gibi sorunlarla mücadele edildiği açıkça ifade edildi. Millî Eğitim Bakanlığı'nın tedarikçilerine yönelik indirim kampanyalarını "jest" olarak sunmasının yetersiz olduğu vurgulanarak, bunun yerine onurlu bir yaşam ve çalışma koşulları talep edildi. Ayrıca, yalnızca hükümetin değil, listelerin ve halkaların karşı sorumlu olduğu hatırlatıldı.
Gurur ve Burukluk Bir Arada
Eğitim-İş Sendikası Çanakkale Şubesi tarafından yapılan açıklamada: “Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz. Bu anlamlı gün, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'e "Başöğretmen" başlığının verilişinin yıl dönümü olmasıyla öğretmenlik mesleğinin toplumsal olarak yaşadığını vurgularken Cumhuriyet'in eğitim vizyonunun kaldığını bir kez daha hatırlatıyor. Bugün, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e "Başöğretmen" unvanının verilişinin yıl dönümü olan 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz. Bu anlamlı gün, öğretmenlik mesleğinin toplumsal değerinin vurgulandığı ve Cumhuriyetimizin eğitim vizyonunun altının çizildiği özel bir gündür. Ancak bu gurur gününde, ne yazık ki derin bir burukluk yaşıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlik mesleğine her zaman özel bir değer vermiş ve öğretmenleri “Cumhuriyetin fedakâr neferleri” olarak tanımlamıştır. O, bir ulusun kaderinin öğretmenlerin elinde şekilleneceğine inanmış ve öğretmenlere seslenirken şu ölümsüz sözleri söylemiştir: "Öğretmenler; yeni nesil sizin eseriniz olacaktır."
Atatürk, öğretmenlerin yalnızca bilgi aktaran bireyler değil, Cumhuriyetin temellerini güçlendirecek, çağdaş bir toplum inşa edecek rehberler olduğunu vurgulamıştır. Onun liderliğinde, eğitim seferberlikleri başlatılmış; öğretmenlik mesleği, Cumhuriyet değerlerinin taşıyıcısı olarak en yüksek mertebede tanımlanmıştır. Bugün bizler, onun gösterdiği yolda, bilimsel, laik ve çağdaş eğitimin savunucusu olmayı sürdürüyoruz.
Ancak bugün, öğretmenlik mesleği, Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar değersizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya ve baskı altına alınmaya çalışılmaktadır. Eğitim emekçileri ağır çalışma koşullarına mahkûm edilmiş, ekonomik ve sosyal hakları gasp edilmiştir. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli gibi ayrımlarla bölünen öğretmenler, güvencesiz çalışma koşullarında adeta sömürülmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) gibi dayatmalarla öğretmenlerin emeği, mesleki birikimi ve diplomaları hiçe sayılmıştır.
Öğretmenler, geçim derdi ile boğuşmakta; sınıflarına umut ve heyecanla değil, kaygı ve buruklukla girmektedir. Yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla yaşamaya zorlanan eğitim neferleri, emekliliği bile hayal edemez hale gelmiştir. Üstelik liyakatsizce atanmış yandaş yöneticilerin keyfi uygulamalarıyla mobbing ve baskılara maruz kalmakta, haklarını aradıklarında ise soruşturma ve sürgünlerle tehdit edilmektedir.
Laiklikten uzaklaşan müfredat ve eğitimin bilimsellikten koparılması, yalnızca öğrencilerimizin değil ülkemizin geleceğini de karartmaktadır. Eğitim sisteminde gerici ve siyasi baskılar, öğretmenlerin toplumdaki itibarını ve eğitimin niteliğini zedelemektedir. Ancak öğretmenler, tüm bu zorluklara rağmen laik, bilimsel, adil ve nitelikli bir eğitim için mücadeleyi sürdürmektedir.
Son olarak, “Meslek onurumuzu geri istiyoruz!” diyen Eğitim-İş, Tüm eğitim emekçilerinin Öğretmenler Günü'nü kutluyor, bugünü gerçek bir bayrama dönüştürmek için tüm meslektaşlarımızı dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz ifadelerini kullandı.
“Kadına Yönelik Şiddeti Durduralım, Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Mücadele Edelim”
Eğitim-İş Sendikası Çanakkale Şubesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne yönelik açıklamasında ise, Türkiye'de kadınlara yönelik artan şiddet olaylarına ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine dikkat çekti.
Kadın Cinayetlerinde Korkunç Artış: Türkiye'nin Karnesi Zayıf
Eğitim-İş, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü için yaptığı açıklamada, Türkiye'de kadınlara yönelik şiddetin tehlikeli boyutlara ulaştığına dikkat çekti.
Türkiye'nin kadın cinayetleri ve şiddet vakalarında dünya sıralamasında önlerde yer aldığına vurgu yapan sendika, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenin kadınların yasal güvencelerini zayıflattığını belirtti. Açıklamada OECD verilerinden örnekler sunularak, şu veriler paylaşıldı: “Türkiye, kadına yönelik şiddet konusunda OECD ülkeleri arasında en kötü performansa sahip ülkelerden biridir. OECD verilerine göre, kadınların hayatlarında en az bir kez eş veya partner şiddetine maruz kalma oranı OECD ortalamasında %21,6 iken, Türkiye’de bu oran %38’dir. 2024 yılının ilk 10 ayında, erkekler en az 327 kadını öldürmüş; AKP iktidarının başladığı 2002’den bu yana öldürülen kadın sayısı 8 bin 500’ü aşmıştır. Bu acı tablo, kadınların can güvenliğini sağlayacak politikaların eksikliğini ve siyasi iktidarın sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kadın cinayetlerinin bu vahim boyutlara ulaşmasında, iktidarın kadınları değersizleştiren ve cinsiyet eşitliğini hedef alan politikalarının büyük etkisi vardır. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadınların yasal ve sosyal güvencelerini ciddi biçimde zayıflatmıştır. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önlemede uluslararası bir rehber niteliğindeyken ve devletlere bağlayıcı yükümlülükler getirirken, bu sözleşmeden çıkılması, şiddet gören kadınların başvurabileceği mekanizmaları etkisizleştirmiş, kadın cinayetlerinin artışına zemin hazırlamıştır. Bu adım, kadınların can güvenliğini hiçe sayan bir anlayışın yansımasıdır ve toplumsal eşitlik mücadelesine vurulmuş bir darbedir.
"Eşit ve Özgür Bir Dünya İçin Mücadeleye Devam"
Eğitim-İş olarak, kadına yönelik şiddetin son bulması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların hayatın her alanında özgürce var olabileceği bir düzen kurulması için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden hayata geçirilmesi, kadınların yaşam haklarının korunması ve şiddetin kökünden kazınması için sesimizi her geçen gün daha güçlü bir şekilde yükselteceğiz.”
Eğitim-İş Sendikası, iki farklı gün vesilesiyle yaptığı açıklamalarla hem eğitimdeki hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti. "Dayanışma ve mücadeleyi büyüteceğiz" diyen sendika, hem kadınların hem de kadınların haklarını savunmaya devam edeceklerini belirterek, “Eşit ve özgür bir dünya ancak kadınların yaşam haklarını koruyarak mümkündür” diyerek dayanışma çağrısını yineledi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.