Kazdağları’nı tehdit eden Halilağa Altın Bakır Madeni projesine karşı yürütülen mücadele, önemli bir hukuk zaferiyle sonuçlandı. Çanakkale 2. İdare Mahkemesi, Cengiz Holding’in projeyi hayata geçirebilmesi için verilen işletme izninin hukuka ve çevresel mevzuata aykırı olduğuna hükmederek yürütmeyi durdurma kararı aldı.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nin hukuk mücadelesi, Çanakkale’nin doğal mirasını koruma adına önemli bir kazanımla sonuçlandı. Çanakkale 2. İdare Mahkemesi, Cengiz Holding’in Halilağa Altın Bakır Madeni projesi için verilen işletme izninin hukuka ve mevzuata aykırı olduğuna hükmederek yürütmeyi durdurma kararı verdi.   Mahkeme: ÇED Sahası ve İzin Alanı Uyumsuz Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG), 24 Temmuz 2024 tarihinde verdiği işletme izni, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sahasının sınırlarını aşan bir alanı kapsıyordu. Mahkeme, ÇED sahasıyla uyumsuz bu iznin hukuka aykırı olduğunu belirtti. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından açılan davada alınan karar, bölgede çevreyi koruma çabalarına önemli bir destek sağladı. Çevre Savunucularından Çağrı: “Yetkililer Harekete Geçsin” Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, mahkeme kararını sevinçle karşılarken, başta Çanakkale Valiliği ve MAPEG olmak üzere yetkili kurumlara madencilik faaliyetlerini durdurma çağrısında bulundu. Dernekten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Halilağa Madeninin tüm faaliyetleri acilen durdurulmalıdır. Çanakkale Valiliği ve MAPEG, bu kararın uygulanması için derhal harekete geçmelidir. Doğamız, kültürel mirasımız ve geleceğimiz için bu mücadeleyi sürdüreceğiz.” Kazdağları’nın Doğası İçin Umut Işığı Cengiz Holding’in Halilağa Altın Bakır Madeni projesi, Kazdağları’nın ekosistemi ve bölgedeki yaşam alanları için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Projeye karşı çıkan çevreciler, doğal zenginliklerin korunması adına uzun süredir mücadele veriyordu. Bu karar, Kazdağları’nı koruma çabalarının sadece bölge değil, tüm Türkiye için bir dönüm noktası olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çevre savunucuları, madencilik faaliyetlerinin tamamen durdurulması için mücadelelerini sürdüreceklerini ifade etti. Hukuk Mücadelesi Devam Edecek Kazdağları’nda yaşanan bu önemli gelişme, çevre mücadelesinin gücünü ve etkisini bir kez daha gösterdi. Çanakkale 2. İdare Mahkemesi’nin kararı, Kazdağları’nın doğal güzelliklerini koruma yolunda önemli bir kazanım olarak kaydedilirken, çevre savunucuları daha kapsamlı önlemler için çalışmaya devam edeceklerini belirtti. Çevrecilerden Mahkeme Kararına Destek Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, alınan mahkeme kararını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Dernek yetkilileri, başta Çanakkale Valiliği ve MAPEG olmak üzere yetkili kurumları, mahkeme kararını derhal uygulamaya ve madencilik faaliyetlerini durdurmaya çağırdı. Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Halilağa Madeninin tüm madencilik faaliyetlerinin acilen durdurulması gerekiyor. Başta MAPEG ve Çanakkale Valiliği olmak üzere, yetkili ve sorumlu kurumları göreve davet ediyoruz. Doğamız ve geleceğimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz.” Kazdağları'nın Doğası Tehlikede Cengiz Holding’in Halilağa Altın Bakır Madeni Projesi, uzun süredir Çanakkale ve çevresinde doğal ve kültürel varlıkları tehdit eden projelerden biri olarak gündemdeydi. Bölgedeki çevreciler ve sivil toplum kuruluşları, bu projelerin Kazdağları’nın ekosistemine ve yerel halkın yaşam alanlarına geri dönüşü olmayan zararlar vereceğini savunuyor. Yetkililere Çağrı: “Madeni Acilen Durdurun” Çanakkale 2. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararına rağmen, çevreciler madencilik faaliyetlerinin halen devam edebileceği endişesi taşıyor. Bu nedenle MAPEG ve Çanakkale Valiliği’ne, mahkeme kararını uygulamaya koymaları için bir kez daha çağrıda bulunuldu. Kazdağları Ekoloji Platformu tarafından yapılan açıklamada ise, bu davanın yalnızca bir başlangıç olduğunu vurguluyor. KEP, Kazdağları’nın tüm ekosistemini koruma hedefiyle hukuk mücadelesine devam edeceklerini belirtti. Kazdağları’nın geleceği için verilen bu mücadele, yalnızca bölge halkını değil, Türkiye’nin doğasına sahip çıkmak isteyen herkesi yakından ilgilendiriyor. Bu zafer, çevre koruma adına daha güçlü bir birliktelik çağrısı olarak görülüyor.