TMMOB Adana İKK, 5. Adana Kent Sorunları Sempozyumunun Sonuç Bildirgesini Açıkladı
TMMOB Adana İKK, 5. Adana Kent Sorunları Sempozyumunun Sonuç Bildirgesini Açıkladı
Sempozyumda kent sorunları, deprem ve depremin ardından oluşan sorunlar değerlendirildi
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından ilki 2008 yılında düzenlenen Kent Sorunları Sempozyumunun beşincisi, ‘’KENT ve AFET’’ temasıyla 17-18 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirildi.
Sempozyum; “Deprem nedeniyle Hukuki Sorumluluklar ve Yargılamada Karşılaşılan Sorunlar” başlıklı konferans ile başlamıştır. İki gün süresince 15 bildirinin sunulduğu “Kent ve Afet”, “Afetlerde Zemin Etkisi ve Tarım”, “Gıda Güvenliği, Halk Sağlığı ve Toplumsal Normlar”, “Çevre, İklim Değişikliği ve Enerji” başlıklı 4 oturum ile “Afette Kamusal Hizmetler ve Sivil Toplum” Paneli ve “Enerji Politikalarının Genel Değerlendirilmesi” konferansı gerçekleştirilmiştir. Sempozyum, 2. günün sonunda düzenlenen, katılımcıların görüş ve düşüncelerini paylaşma olanağı bulduğu Forum ile sonlandırılmıştır.
5. Adana Kent Sorunları sempozyumunun sonuç bildirgesini İMO Adana Şube binasında yaptığı basın toplantısında açıklayan TMMOB Adana İKK Sekreteri Ahmet Uncu; Sempozyumların, Adana kentlisi için hayati önem taşıyan, kentin sorunlarının tartışıldığı, çözüm yollarının arandığı, kent yöneticilerin katıldığı, sorunların ortaklaştırıldığı bilimsel şölenler olduğunu; ancak ne yazıktır ki geçmişte olduğu gibi bu sempozyuma da yöneticilerin ilgisiz kaldığını söyledi.
Uncu tarafından açıklanan Sempozyum sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
“6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında yaşananlar nedeniyle 5. Adana Kent Sorunları Sempozyumumuzun teması “Kent ve Afet” olarak belirlenmiştir.
Bu kapsamda Sempozyumda;
· Deprem, kuraklık, sel, taşkın, çığ, heyelan ve fırtınalar “doğal olaylar” olup dünya durdukça gerçekleşmeye devam edecektir. Bu doğa olaylarının çoğunun afete dönüşmesinin nedeninin; plansız ve çarpık kentleşme, tarım ve orman alanlarımızın, meralarımızın, su havzalarımızın, kıyılarımızın tahrip edilmesi, rant politikaları nedeniyle merkezi ve yerel yönetimlerin gerekli yatırımlardan kaçınması sonucunda olduğu,
· Bilime, teknolojiye ve mühendisliğe dayanmayan kentleşme sonucunda doğa olaylarının sıklıkla afete dönüştüğü, afete hazırlıklı olma konusunda gerek merkezi ve gerekse yerel kamu kurumlarının yetersiz ve hazırlıksız olduğu, hâlâ belirsizliklerin devam ettiği, toplumsal sorunların arttığı,
· Bütüncül bir afet yönetimi politikasının geliştirilememesi sonucunda doğal olayların afete dönüştüğü bir gerçek iken; geçici, palyatif önlemlerle yapılmaya çalışılan “yara sarma” politikalarının sorunları çözemediği,
· Afet yönetim süreçlerinin çok yönlü olması nedeniyle, farklı meslek disiplinlerinin işbirliğini zorunlu kıldığı,
· Bu işbirliğinin sadece mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı ile sınırlı kalmaması, arama kurtarma hizmetlerinden halk sağlığına, eğitim politikalarından sosyal hizmetlere kadar uzanan kurumsal, hukuki ve yapısal düzenlemeleri de içerecek şekilde bütünlüklü bir yaklaşımı kapsamasının zorunlu olduğu vurgulanmıştır.
Sempozyumda ayrıca;
Deprem sonrası ortaya çıkan hukuki sorunlar ele alınmış, gerek hasarlı bina sahiplerinin ve gerekse diğer mağduriyetlerin giderilmesinin hukuki yolları bağlamında bilgilendirmeler yapılmıştır.
Bunun yanı sıra bildirileri ile katkıda bulunan bilim insanlarınca yapılan sunumlarda; deprem öncesinde ilgili simülasyonların yeterince yapılmadığının depremden yaklaşık 9 ay geçmesine rağmen merkezi ve yerel yönetimler tarafından ortaya konan durumdan anlaşıldığı belirtilerek, kentlerde yapı stoku özelliklerinin belirlenmesi ve “Deprem (Afet) Master Planı”nın oluşturulması gerekliliği vurgulanmıştır.
Afet yönetimi konusunda yerel ve genel yönetimlerin katkıları ve çalışmaları eksiktir. Çağdaş anlamda bir yapılaşma ve dirençli kent oluşturmak için bilimsel verilere dayalı, jeolojik özelliklerin de dikkate alındığı konular çok tartışılmıştır. Ayrıca kentteki yapı stokundaki depremsellik riskinin belirlenmesi, yapı stokunun depreme karşı durumunun incelenmesi; ilgili meslek odaları ile birlikte yapıların kayıt altına alınması istenmiştir.
Adana ve çevresinde bulunan fayların konumları, deprem üretme potansiyelleri ile deprem sonrası diri fay haritasında bulunmayan deprem üretebilecek yeni fay hatlarının ortaya çıktığı ve bunların detaylı araştırılması, sismik risklerin belirlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Adana şehir merkezinin zemin özellikleri, zemin davranışları, sıvılaşma potansiyeli ortaya konulmuştur.
Tarım alanlarının korunmasının önemli olduğu, sanayi, termik santraller, kimya ihtisas alanları gibi yatırımların doğal kaynaklara zarar vermeyecek yerlere yönlendirilmesi gerekliliği ifade edilmiştir.
İklim değişikliğinin neden olduğu şiddetli meteorolojik olayların oluşturduğu taşkınlardan korunmak, yaşanacak kuraklığa karşı tarım politikalarını yeniden oluşturmak, su yönetim süreçlerinin bu yeni duruma göre yapılandırılmasını sağlamak, ayrıca küresel ısınmaya bağlı olarak hızla eriyen buzulların denizlerde, yaratacağı yükselmeleri göz önünde bulundurarak deniz kıyısındaki yerleşimlerin geleceğini belirlemek gerektiği bildirilmiştir.
Pandemi, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri ile birlikte, kaynakların eşit ve adil paylaşılmaması nedeniyle gıda fiyatlarındaki artışların özellikle dar gelirli toplum kesiminin yeterli beslenmesinin önünde ciddi engeller oluşturduğu belirtilmiş, toprak ve su kaynaklarına daha iyi sahip çıkılması ve sürdürülebilir yaşamdan yana politikaların biran önce hayata geçirilmesi gerektiği açıklanmıştır.
Deprem ve diğer afetlerde gıda güvenliğinin önemi vurgulanmış, 6 Şubat depremlerinde gıda ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması esnasında yapılan yanlış uygulamalar çözüm önerileriyle birlikte ilgililerin dikkatine sunulmuştur.
Enerji alanında piyasacı yasaların yarattığı tahribatın giderilmesini sağlamak için derhal planlı, merkezi ve kamucu bir enerji politikasının oluşturulması, planlama süreçlerine sektörle ilgili emek ve meslek örgütlerinin ve bilimsel kurumların katılımının sağlanması gerektiği; kesintisiz, kaliteli, ucuz enerji sağlamanın temel yaklaşım haline getirilmesinin önemi vurgulanmıştır.
Kentte bulunan meslek örgütleri, üniversiteler ve uzmanlığa dayalı sivil toplum kuruluşlarının tüm karar mekanizmalarına katılımının sağlanması, Meslek Örgütlerinin ve Üniversitelerin bilimsel ve hukuki temellere dayandırarak karşı çıktığı hiçbir projenin yerel yönetimler tarafından hayata geçirilmemesi gerektiğinin altı çizilmiştir.
Deprem sürecinde toplanma alanı ve geçici barınma alanı olarak kullanılan yeşil alanlarımızın bütünsellikten uzak oldukları, bu alanlarda yeterli altyapının olmadığı tespitinin yapıldığı, bu durumun yarattığı olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınmasının öncelikli görevden sayılmasına dikkat çekilmiştir.
Afet tehlikesi ve riski ile afet zararlarının azaltılması konusunda halkın bilgilendirilmesi ve sürekli, etkili ve yaygın eğitim programları ile bilinçlendirilmesinin afet esnası ve sonrası için önemi vurgulanmıştır.
TMMOB kente, doğaya, doğru ve bilimsel üretim modellerine, demokratik yönetim anlayışına dair sözünü söylemeyi önceleyen bir kurum olarak doğruları kamuoyuyla paylaşmanın araçlarını oluşturmayı her zaman görev saymıştır.
Bu kapsamda ilimizde kongre, panel ve çalıştaylar, 5 kez de Adana Kent Sorunları Sempozyumu düzenlenmiştir. Bilimsel gerçeklerden yola çıkarak üretilen önerilerimiz ve bunların sonuç raporları basın açıklamaları ile kamuoyuna, ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmektedir. Ancak bu uyarıların yeteri kadar dikkate alınmadığı açıktır. Temennimiz daha demokratik, bilimden yana, kolektif yönetim anlayışının hayata geçirilmesi ve ne ülkemizde ne de dünyanın hiçbir yerinde gerekli tedbirler hayata geçirilmeden bir diğer afetle karşılaşılmaması yönündedir.
Adana HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.