Bir düşünün: 78 yaşında bir adam, emekliliğinden yararlanabileceği yaşta, gece bekçiliği yaparak geçimini çalışarak çalışıyor. Balıkesir'in Edremit ilçesinde bir inşaatta gece bekçiliği yapan 78 yaşındaki yaşlı adam, inşaatta hayatını kaybetti. Bu trajik olay, sadece bir iş kazası değil; toplumun ve özellikle siyasilerin yüzleşmesi gereken bir sorun, yüze çarpan acı bir aynadır.
Sosyal güvenlik sistemimizin çarpışması, ne yazık ki birçok vatandaşımız, ilerleyen yaşlarına rağmen hala çalışmak zorunda kalıyor. Yaşamlarını sürdürebilmiş, bir ömür emeğiyle kazanan yaşlı insanlarımız, ne rahat bir emeklilik yaşayabiliyor ne de sosyal güvenlikten yeterince faydalanabiliyor. Siyasetçilerin sık sık “gelişen ekonomi” ve “daha güçlü Türkiye” sözleriyle temel konuşmalarının gerçek hayatta pek de karşılığı yok. 78 yaşındaki bir insanın gece bekçiliği yaparken inşaattan düşüp ölmesi, bu sözlerin acı bir ironiye dönüştüğünü gösteriyor.
Bir ülke düşünün ki, düzenli olarak büyüyor, büyüyen vatandaşlarına yaşlılıklarında huzur değil, yoksulluk, sefalet ve acı veriyor. Siyaset sahnesinde bol bol "refah" söylemlerinin genel kesimine ulaşmadığı apaçık ortada. Hâlâ emekliler, yetersiz maaşlarla geçinmeye çalışıyor, bazısı de ek işler yaparak hayatta kalmaya çalışıyor. Evet, hayatta kalmaya çalışıyor; çünkü bu ülkelerde onurlu bir şekilde yaşamak, siyasetçilerin vaatlerinin ötesinde, neredeyse bir hayal oldu.
Politikacılar, ekonomik ve sosyal refah söylemlerini seçim meydanlarında hatırlasa da seçimler sonrası biten vaatler, yüz çevrilen vatandaşlar arka sokaklarda kalıyor. 78 yaşındaki bir vatandaş, gece bekçiliği yapmak zorunda kalıyorsa burada ciddi bir toplumsal sorun var. Ancak siyaset sadece geçim sıkıntısı değil; Bu olay, aynı zamanda işçi güvenliği ve çalışma koşulları gibi konuların ne kadar ihmal edildiğini gösteriyor. İnsanlarımız, yaşlı veya genç, gece veya gündüz, güvenli bir çalışma sürecini almayı hak ediyor.
Politikacılar, refah söylemlerini kullanırken, büyük vaatlerle halkın karşısına çıkarken, bu vaatlerin ne kadarının gerçek olduğunu tekrar düşünmek gerek. Halkın alım gücünü ve emeğini kutsayan söylemler, insanların gerçekten güvende ve huzur içinde yaşlanmasına olanak sağlamalı. İhtiyarlıklarında bile “yaşam mücadelesi” veren insanlara, hak ettikleri saygıyı ve hayatı vermek, ülkeyi yöneten siyasetçilerin görevidir.
Bu olay, sadece bir kişinin hikayesi değil; ülkedeki birçok yerde benzer şekilde hayatta kalmaya çalışan insanların devamıdır. Politikacılar, bu gerçekliği ve acıyı görmek zorundalar. 78 yaşındaki bir insanın inşaatta hayatını kaybetmesine neden olan bu sistem değişmeli. Yaşlı insanlarımızın çalışmalarından kurtulmaları, onurlu ve güvenli bir yaşam sürebilmeleri için esas adımlar atılmalıdır. Gözlerimizin önünde duran bu acı tablo, toplum olarak sorumluluklarımızı ve siyasi birimlerin vaatlerinin sakinlerini bize acı bir şekilde hatırlatıyor.