Bugün bir kez daha, derin yoksulluk sarmalında kaybolan hayatların acı gerçeğiyle sarsıldık. Selçuk'ta, geçim mücadelesi veren bir anne, çöplüklerden karton ve hurda toplayarak çocuklara bakabilmek için gece gündüz çabalarken, evde ortaya çıkan bir yangın sonucu, beş çocuğu hayattan koptu. Biri henüz bir yaşında, en büyüğü ise sadece beş yaşında olan bu çocuklar, anneleri ekmek parası kazanmaya çalışırken evde çıkan yangının dumanında boğularak yaşamlarını yitirdiler.
Bir annenin, babaları cezaevinde olan çocuklarına bakmak için çöplerden karton ve hurda toplayarak hayatta kalmaya çabalayan bu dramatik öykü, sefaletin yürekleri burkan bir fotoğrafını gözlerin önüne seriyor. Ailelerini ayakta tutmak için canını dişine takan anneler, evlatlarının güvenlik ve refahı için her türlü fedakarlığı yaparken, hayatlarının böylesine trajik bir şekilde sona ermesi, sadece aileleri değil tüm vicdanlı merhametli insanları da hüzne boğdu.
Bu olay, sadece bir ömrün değil, aynı zamanda insanlığında sonlandığı anlamına geliyor. Ülkede, çocukların güvenli bir şekilde büyüyebilmesini, ailelerin geçim sıkıntısı olmadan çocuklara bakabilmesini sağlaması siyasilerin sosyal devlet söylemlerinin sadece bir masaldan ibaret olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Evet, bu ülkenin pek çok yerinde anneler, çocuklarını doyurabilmek için hurdalıklardan, çöplerden ekmek parası arıyor. Hayatta kalma mücadelesi bu kadar acımasız hale gelmişken, bu annelerin ve insanların trajik hikayeleri her geçen gün artıyor.
Çocukların güvenliğinden eğitimlerine kadar pek çok temel güvenceyi karşılayamayan bu ailelerin yaşamlarını kolaylaştırmak ve onların onurlu bir yaşam sürmelerini sağlamak, sadece bir sosyal devletin ihtiyacı değil, insanlığın varlığıdır. Politikacıların seçim dönemi “yoksullukla mücadele” vaatleriyle dolup taşan meydanlardan çok uzak bir gerçek bu. Yoksulluk ve çaresizliğin hayatları boyunca yaşayabilecekleri bu ailelerin yaşadıkları zamanlar, hastalıkların unutulan vaatlerini yeniden gündeme getirmeli ve acil çözümler üretilmelidir.
Bu ülkenin çocukları, sefalete, düşmelere, ihmale ve zayıflığa kurban gitmemelidir. Bir annenin evlatları, geçim sıkıntısı yüzünden sahipsiz ve korunmaz kalmamalıdır. Bu yürek burkan olayının ardından, sosyal politikaların daha etkin, adil ve sürdürülebilir hale getirilmesi için somut adımlar atılmalıdır. Anneler, çöplüklerden ve hurdalardan geçim sağlamak zorunda bırakılmamalı; Çocuklar yoksulluk, açlık, sefalet sarmalında değil, güven içinde büyümelidir.
Bu yoksulluk tablosunun kara gölgesinden çıkmak için acil bir çaba gerekiyor. Bu acı tabloyu değiştirme, siyasi sorumluluktan öte, toplumsal bir hesap haline gelmiştir.