Türkiye, son yıllarda derinleşen ekonomik krizlerin ve hayatın pahalılığının kıskacında. Geçim sıkıntısı, toplumun her kesiminin bir gerçekliği haline geldi. İşçi, memur, emekli, öğrenci, kadın ve genç demeden herkes, bu sıkıntının yarattığı kapasitenin altında eziliyor. Tam da bu nedenle, 30 Kasım'da Ankara'da düzenlenecek “Geçinemiyoruz” mitingi, yalnızca bir protesto değil, aynı zamanda insanca yaşam mücadelesinin sembolü olacak.
30 Kasım günü, Ankara'da yalnızca bir miting değil, emekçilerin çığlığı yankılanacak. Binlerce insan, soğuk bir kış günü turistlik bir gezi için değil, insanca yaşamak için buluşacak. Öyle ki, bu buluşma “Maaşımız o kadar yüksek ki, nereye harcasak bilemiyoruz!” şakasını değil, gerçek geçim derdini dile getiriyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde devam eden 2025 yılı bütçe harcamaları, emekçilerin neden Ankara yollarına düştüğünü net bir şekilde özetliyor. Saray harcamalarına, Diyanet'e ve patronlara yönelik bütçeler cömertçe artırılırken, eğitime, sağlığa ve insanlara temel harcamalarına ve ihtiyaçlarına gelince ‘tasarruf tedbirleri’ politikalarının devreye alınması yer alıyor.
Neden Ankara'da Toplanıyorlar?
2025 yılı bütçeleri, toplumun refahına hizmet etmesini sağlamayacak şekilde nereye yönlendirildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Saray harcamalarına, patronlara ve zenginlere aktarılan astronomik bütçeler, halk için büyük bir adaletsizlik oluşuyor. Eğitime, sağlığa, sosyal hayata gelince kaynak yok. Öyle ki, ekonominin patronları için “batmaz” bir gemi olduğu, ancak işçiler, emekliler ve memurlar için dalgalarla boğuşmak anlamına gelen bir düzene dönüştü.
Bu miting, işte bu düzene itiraz edenlerin sesi olacak. Çünkü geçinememek, yalnızca bir ekonomik sorun değil, aynı zamanda bir insanlık krizi.
Yoksulluk Giderek Derinleşiyor
Bugün asgari ücretle çalışan bir kişi için kiralık bir ev bulunması neredeyse imkansız hale geldi. Gıda fiyatlarındaki artışlar, peynir ve zeytini gramla, meyve-sebzeyi tane ile almak zorunlu kılıyor. Elektrik, su ve iletişim faturaları neredeyse bir aylık maaşı yutuyor. İnsanlar artık çalışmak için değil, yaşamak için çalışıyorlar. Bu nedenle insanca bir yaşam talebi, bir lütuf değil; en temel insan hakkıdır.
Bütçeler Hep Zenginden Yana
Türkiye'de yıllardır bütçeler, halkın değil, sermayenin gücüne göre şekilleniyor. Kamuya özel iş birliği projeleri, köprüler ve yollar için verilen hazine garantileri, patronlara aktarılan fonlar ve kur yerleşik mevduat gibi uygulamalar, devletin bütçeyi nereye aktarıldığı açıkça gösterilmektedir. Ancak bu bütçenin işleyişi, istihdamı artırmak ya da yoksulluğu azaltmak yerine zenginleri daha da zenginleştiriyor.
Oysa emekçilerin talebi çok basit: Yüzde 1'in değil, yüzde 99'un yararına bir bütçe. Eğitim, sağlık ve sosyal haklara daha fazla kaynak ayrılmalı. Emekçiler hak ettikleri maaşları almalı, enflasyon karşısında alım gücü korunmalı.
Birlikte Mücadele Kazandırır
KESK'in “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!” sloganıyla düzenlenecek bu miting, sadece bir sendikal eylem değil; toplumun kesimini birleştirecek bir çağrıdır. Geçim sıkıntısı, yalnızca işçilerin ve memurların değil; halkın, kadınların, emeklilerin, çevre ve hayvan hakları savunucularının da meselesidir. Herkesin bu mücadelenin bir parçası, çünkü bu sistemin mağdurlarıyız.
Dayanışma ve ortak mücadele olmadan, adaletsizliklere karşı durmak mümkün değil. Ancak güçler birleştirildiğinde, ekonomik krizler ve gelir adaletsizliklerine karşı üretilebilir bir çözüm getirilebilir.
Umudu Büyütmek Zorundayız
30 Kasım'da Ankara'da yapılacak miting, sadece ekonomik sorunlara karşı bir itiraz değil; aynı zamanda daha adil bir Türkiye için bir umut ışığıdır. Bu miting, emekçilerin insanca bir yaşam dilemekle kalmayacak, aynı zamanda tüm kesimlerini sorun ve sıkıntılarına çözümü de hedefleyecek.
Bu ülkedeki insanlar insanca bir yaşam hak ediyor. Kimsenin emeği, kimsenin geleceği yok edilmemeli. Eğer bu çağrıya kulak verir ve dayanışmayı büyütürsek, hem geçinememekten kurtulabiliriz hem de daha adil bir geleceği inşa edebiliriz.
30 Kasım mitingi, sadece emekçilerin değil, herkesin meselesidir. Hayat pahalılığı, artan enflasyon, ağır vergi yükleri ve düşen alım gücü, insanların bir arada mücadele etmeye zorlanması. Bu miting, yalnızca kamu emekçilerini değil; İşçileri, hakları, kadın haklarını savunucularını, çevre ve hayvan hakları aktivistlerini Ankara'da buluşturmalıdır. Çünkü geçim bağımsız, toplumun tüm kesimlerini vuruyor ve bu sorun ancak birleşik bir mücadeleyle çözülebilir.
O halde Ankara'dan yükselen bu çağrıya kulak vermek, dayanışmayı büyütmek gerekiyor. Emeğin ve haklarının sömürülmediği, insanca bir yaşamın mümkün olduğu bir gelecek için seslerin ihlalinin zamanıdır. Çünkü geçinemeyenler birleşirse güçlenir.
30 Kasım, yalnızca emekçilerin değil, toplumun her kesiminin bu güç birliğine katkı sunması gereken bir gün.
30 Kasım sadece bir tarih değil, aynı zamanda mücadeleyle umudun büyütülmesinin bir adımıdır. O gün Ankara'da yükselen ses, hepimizin sesi olacak.